galatasarayici@hotmail.com adresinden bizle irtibata geçebilirsiniz..
(ekşi sözlük yazarları tarafından hayat verilmektedir..)

24 Ağustos 2010 Salı

Bir sezona nasıl girilmez 101

Önelemelerde üstsüte iki vasatın altında takımla alınan beraberlikler, 20 yıldır ilk defa ilk iki maç kaybedilerek girilen lig ve geçen sezonun sonundan itibaren alındığında belki de bir rekor kırarak 5 resmi maçtır Sami Yen'de kazanamayan bir takım... 2010-2011 sezonunu son zamanalrda hiç olmadığı kadar kötü açtık, ama bundan çok daha kötüsü camia olarak neredeyse kimsenin işlerin düzeleceğine inanmaması. Çözüm önerilerini bir başka yazıya bırakıp, bu felaket duruma nasıl düştüğümüze bir bakalım.



Geçen sezonun başında gelen Elano, Keita ve Franco'nun üzerine devre arasında yapılan Jo, Giovani ve Neill transferlerinin ardından takımın lige erken havlu atması taraftarda ve basında iki yıldır esen yıldızlar karması havasının yıkılmasına ve "bize yıldız oyuncu değil savaşan oyuncu lazım baba" tarzı görüşün yaygınlaşmasına sebep oldu. Özellikle Jo'nun gece hayatının basın tarafından son derece abartılı bir şekilde yansıtılması ve taraftara aşılan "yıldız oyuncu = problem" düşüncesi, tribünde de son maçlarda kendini gösterdi. Taraftar olarak son yıllarda iyice ilahlaştırdığımız Metin Oktay figürünü bir kez daha takım üzerinde baskı unsuru olarak kullanarak Sami Yen'de pek de alışık olmadığımız bir şekilde oyuncuları ruhsuzluk ve özel hayatlarıyla suçlayarak yuhaladık.

Aslında taraftar ve basın zaman zaman kelle arayışıyla bu tarz tepkiler gösterebilirler. Klasikleşmiş bir tepkidir hatta "Şu takımın hepsini yollamalı!" cümlesi. Bizde garip olan ise yönetimin bu dalgaya ayak uydurması oldu. Son haftalara girerken Mehmet Helvacı'nın demeçlerini hatırlıyorum mesela, kendisi her maç sonunda oyuncuları ruhsuzlukla, "Galatasaray'a yakışır şekilde oynamamakla" suçlamaya başladı. Aslında gayet güzel futbol oynayan Giovani tuhaf bir şekilde başarısız bulundu, sene sonunda yabancılardan Neill ve Baros dışındaki herkesin gönderilebileceği bizzat başkan tarafından dile getirildi. Aslında Adnan Polat yönetimi göreve başladığından beri her sene durum bu, 5-6 yabancı gidiyor yerine yenileri geliyor. Takıma uyum, düzenin oturması gibi konular hak getire tabi...

Fatura yabancılara kesilmişti, oysa takımın asıl probleminin son yıllardaki en kalitesiz Türk futbolcu grubuna sahip olması olduğu ortadaydı. Arda Turan bir yana, Galatasaray'dan milli takıma çağrılan oyunculara baktığımızda kimi zaman 4 stoperinin birden ve iki de bekinin çağrıldığını görüyoruz. Bu futbolcuların hiçbiri ise üst düzey oyuncular değiller, çağrılmalarındaki ana sebep Fener ve Beşiktaş'ın savunmayı yabancılara emanet etmesi. Yerli oyuncu portföyündeki eksiklik bas bas bağırırken kulüp Giovani, Jo, Keita, Franco, Kewell ile yolları ayırdı, Elano'yu satmaya çalıştı. Üstüne bir de bu transferlerin sorumlusu olarak Haldun Üstünel de yönetimden uzaklaştırıldı. Adnan Polat-Sezgin-Haldun Üstünel durumu bambaşka bir yazının konusu olacak kadar önemli bir mesele aslında. Sonuç olarak yeni sezon hazırlıklarına geçen sezonki eksikliklerin üstüne hücumdaki 4 yabancı ve kaleci eksitilmiş şekilde başlıyorduk.


Bu durumda mantıklı bir insan gidenlerin yerine yenilerinin alınmasını bekler tabi, ki yabancı sayısı da 10a çıkarıldığında geniş bir hareket alanı vardı yöneticilerin elinde. Demin bahsettiğimiz Türk oyuncu portföyüne Adnan Sezgin'in ekledikleri ise Ali Turan, M.Batdal, S.Özkan, M.Çağıran ve Ç.Birinci oldu. Bu gelen oyuncuların bana göre hiçbiri Galatasaray düzeyinde olmayan, en fazla bu takımda yedek olabilecek oyuncular. Zaten sıkıntı da burda, şu anki kadromuz "en fazla yedek olur, iyi alternatif olur" denilebilecek oyunlularla dolup taşmış durumda. Takımda gönül rahatlığıyla ilk onbire koyulabilecek Arda dışında oyuncu yok gibi, bir de bence Sabri var ama onun da eksikleri fazla. Tabi ortalıkta sözleşmesi biten ne kadar oyuncu varsa almaya çalışınca böyle oluyor.



Yabancı transferindeki durum ise daha da trajik. En fazla ortalamanın üzerinde olarak nitelendirilebilecek Pino ve Cana (bu oyuncuyla ilgili bence taraftar gereksiz bir şekilde havaya girdi ilk geldğinde) dışında oyuncu, 24 Ağustos itibariyle alınamamış durumda. Bu noktadan sonra alınmasının ne kadar fayda sağlayacağı da soru işareti. Yani geçen sezonun aksine felaket bir transfer sezonu geçirildi bu sene. En azından taraftarın baskısıyla büyük bir hatadan geri dönülüp Kewell'la tekrar sözleşme imzalandı da takımda bir iki kaliteli isim kalmış oldu.

Tekrar dönüp kadroya baktığımızda kalenin Aykut ve Ufuk'a emanet bırakıldığını görüyoruz. Bu bence Adnan Sezgin deyişiyle "tezlik" bir vaka. Leo Franco kötü çıktı diye "bütün yabancı kaleciler kötüdür" çıkarımında bulunup Galatasaray'ın değil herhangi bir Anadolu takımının bile kalecisi olamayacak Aykut'a kaleyi bırakmak neyle açıklanır bilemiyorum. Ufuk ise yeterince maça çıkmamış bir kapalı kutu henüz. 4 yabancı hakkı dururken buraya neden hala adam alınmadığı da bir başka muamma.

Defans hattı geçen seneye göre geri gitmiş durumda. Biz oraya en azından Lucas'ın yanına birinin, ve bir de solbekin alınmasını beklerken, Emre Güngör-Ali Turan, Caner-Çağlar değişikliklerine gidildi, üstüne üstlük Uğur gönderildi. Böylece takımda Sabri'ye alternatif bırakılmamış oldu. Sabri sezona sakat girince de Ali Turan kabusuna maruz kaldık. Hakan Balta da gittikçe düşen bir performasn göstermeye devam edince sezon başladığından beri her maç 2 gol yememiz herhalde şaşırtıcı değil.


Orta sahada ise giden Mehmet Topal'ın yerine Cana geldi ve oraya da akılalmaz bir şekilde ikinci bir transfer yapılmadı. Barış ve Ayhan'ın yetersizliklerini görmeyen Galatasaraylı yoktur herhalde. 4-3-3'te iki yönlü oynaması beklenen orta 3lüde tek yönlü bile oynayamayan (Mustafa Sarp'ın nispeten başarılı maçları oluyor) Barış-Mustafa-Ayhan üçlüsüyle sezona girmemiz bence kaleci problemiyle birlikte hataların en büyüğü.


Hücum hattında Nonda ve Jo'nun ardından gelen Batdal bu iki oyuncunun kalitesinin de uzağında. Keita-Pino, Giovani-Serdar değişikliklerinde de elimizde kalan daha yetersiz bir oyuncu oldu. Böylece ligin en iyi hücum hatlarından birini de zayıflatmayı başardık.

Bu noktada yönetimin tutumuna da değinmek istiyorum. Cana-Pino-Kewell transferlerinden sonra Adnan Polat en az 3 oyuncunun daha alınacağını söyledi. Bunun ardından da "transfer ha geldi ha geliyor" minvalinden açıklamalarına devam etti. Şimdi ise Mehet Helvacı çıkıp "gidecek milyon euroları da düşünmemiz lazım" diyor. Madem kulüp ekonomik açıdan kötü durumda, taraftarı baştan beklentiye sokmayacaktınız. Çıkıp "sıkıntı çekiyoruz, fazla transfer yapadan kemer sıkacağız bu sene" deseniz inanın destek bulurdunuz. Takımdaki eksikler almış başını giderken az para harcamak adına transferi son güne kadar geciktirmek de nasıl bir yöneticilik anlayışıdır bilemiyorum. Ki yayın ihalesi sebebiyle kulüplerin eline geçen paranın arttığı, Buca Kayseri gibi takımların bile yıldız transferler yaptığı bir sezonda... Demekki geçen sene Adnan Polat'ın çizdiği tablonun aksine yıldız transferler yapılırken kulübün gelir-gider dengesi hiç de gözetilmemiş.

Belki fazla karamsar olacak ama sezona ağır yaralı girdiğimizi düşünüyorum. Sadece transfer ve yöentim düzeyinde gördüğüm hataları ele alabildim, teknik heyet ve taraftar da başka bir yazının konusu olsun. Ve tabi bu eksiklikleri nasıl giderebileceğimiz... Çünkü ne olursa olsun Galatasaray'ın olduğu yerde umut tükenmez.

1 yorum: